23 Nisan 2020 Perşembe

Ç O Ç U K L A R I M I Z L A B Ü Y Ü 23 N İ S A N


OKURKEN DİNLE

20 Nisan sabahı..
Herkesler uyuyorken kalktım...
Mutfakta geceden kalan bulaşıkları yıkamaktayım.
Kırmızı eteğin,kırmızı tişortünle mutfağın kapısından 'Anne' diye gülümsedin çiçeğim..
Belli ki 23 Nisan'dı bugün senin için.

Sonra biraz mahcup,
Boynun öne düştü...
Ben mi utandırmıştım seni kırmızı çiçeğim.

Krapon kağıtlarıyla süsler yapmaya çalıştık...
Kestik,yapıştırdık..
Şarkılar söyledik..
Evimizde..
Balkonumuzda...
Penceremiz önünde.
Gece yatmadan masallar yerine okudum İpekciğimle sana "Büyük Atatürk'ten Küçük Öyküler"kitabından sayfa sayfa...
Anne bir daha oku,son anne diye diye sayfalarca okudum okudum...
Bazen 'Ama neden ayrıldılar Latife'yle' diye hüzüngülendin kırmızı çiçeğim.
Kiminde Adalet Ağaoglu'nun lokantada yemek yemesinden rahatsız olan vekillere  Atatürk'ün verdiği dersi 'Bak anne nasıl bir insan,nasıl bir insan anne...diye gururlanarak anlatmaya çabaladığını  ben gördüm fener ışığının altında.
Atının ruama yakalandığını ve onu son kez okşadığı eldivenlerini istediğini
okurken benim sesimin titreyip gözyaşlarıma hakim olamadığım o anda biliyordum senin de Atatürk gibi ağladığını kırmızı çiçeğim...
"Hendese'yi geometriye gerçekten Atatürk mü dönüştürdü anne", "Kitaplar da mi yazdı anne ? "
"Köpeği Fox'u bir kere daha okur musun anne ? "

"Neler yapmış değil mi?
Onu çok seviyorum anne..."

Biliyorum kırmızı çiçeğim.
Kitap kapağından baka baka çizdiğin resimlerinden biliyorum.
Bir kağıda önlü arkalı çizip boyadığın bayraklarından biliyorum kırmızı çiçeğim.


Nice 100 yıllara 23 Nisan...
Çocuklarımızla büyü...
 

19 Ağustos 2018 Pazar

YOLCULUĞUM KENDİME























okurken tıkla ve dinle



Bu yazı kendimi tanımaya adanmış olsun çocuklar.
Bu öyle kolay bişey değil.
Anlatmak da çok zor...
Ama "kendime dair şeyler listemi" yapmaya başlayalı ruhumu kendimi arıyorum saklı kapılar arkasında.
Bazen bir duygumun tozları arasında kalıyorum.
Bazen hiç bilmediğim bir boşluktaymışım gibi hissediyorum.
Ama her türlü yolda olma halini seviyorum çocuklar.
Bir arkadasım var, ona anlatıyorum sesli sesli kendimi.
O da bana.
Anlattıkça iyi hissettiren arkadaşlarımı çok seviyorum.
Onları en degerli hazinem gibi saklıyorum.
İyikilerim onlar benim çocuklar.
Sizin de iyikileriniz olacak,kıymetli o birbirine dokunan kalpler.
Kıymet verin iyikilerinize çocuklar...

Duygularımı  ifade edemiyorum çocuklar.
En uzaktakiler anlıyor da beni en yakınımdakilere becerip anlatamıyorum,
Hepsi birbirine giriyor yoğun yaşadığım duygularımın.
Oturup ağlıyorum hemem çocuklar.
Bu kötü tarafım ama benim tarafım çabalıyorum değiştirmeye.
Başaracagım bunu da ,biliyorum çocuklar.
Başarmam için yanımda çok güzel 2 melek var.
Incinmiş bir çocuk gelmiş eski yıllardan,bir tarafı da güleç ama.
Güleç tarafını besleyeceğim herkesten bağımsız.
"İpek" bana bunu öğretecek.
Ne istediğimin farkında olmaya karar verdim çocuklar,"Eylül Ada"yardım ediyor bana bu konuda.
5 yıl olacak her tökezleyip düştüğümde kin beslemeden elini uzatıyor bana kalkmam için.
Bir ileri iki geriyim bu konuda ama olsundu...
Farkındayım ya...
Ondan güç alırcasına kucaklıyorum onu içimde.
'Başkaları ne der' ile büyüdüm çocuklar.
'Hayır ' deyiversem incitirim karşı tarafı diye diye incindim çocuklar.
"Hayır teşekkür ederim" demeyi öğreniyorum yeni yeni...
Söyledikçe kimseyi üzmediğimi ama içimi mutluluk kapladığını fakediyorum çocuklar.
Hayatı, duygularımızı karmakarışık hale getirip düğümler içinde yaşıyor gibi geliyor bazen de.
Durup izliyorum artık çok sık kendimi.
İzledikçe sadeleşiyorum,sadeleştiriyorum içimdekileri.
Fazlalıkları çıkarıyorum yeniden düzenliyorum duygu filtrelerimi.
Büyütüp beslediğim düşüncelerime, kendimi de inandırıp yaşadığımı farkediyorum mesela.
Bazen benim bazen güdük kalıpların eseri o düğümleri keşfetmem ile çözülüp özümü bulacağımın  farkına varıyorum.
Farkında olmayı çok seviyorum çocuklar...
Unutmayın sakın bunu....
Bana kimsecikler demedi bunun ne kadar önemli olduğunu...
Çok sonralardan anladım...
Belki de bunun şimdi olması da gerekiyordu...
Nedeni vardır mutlaka,onu sonra düşüneceğim :)
Birisi gelip beni mutluluk ülkesine götürmeyecek çocuklar...
Mutluluğu da sizden öğrendim çocuklar…
İki küçük kız gösterdi bunu bana....
Size de belki yolculuğa çıkmak gösterebilir...
Ya da uzak diyarlardan evinize gelen bir misafir...
Bir agaca bakmak ya da..
Rüzgara dokunmak....
Güzel bir kitabın sayfaları...
Bir film repliği...
O sihre bıraktım kendimi çocuklar...
Sihrinizi bulmanız ona sıkı sıkı tutunmanız dileklerimle...

19 Ağustos 2018/ Kayseri





28 Nisan 2018 Cumartesi

BU YAZI SİZE ÇOCUKLAR

okurken dinle

mızrak yapan çocuk

Evden çıkmadan hazırlamıştı çantasını.
Dürbününü arayıp bulamamıştı.
Telsizlerini, yedek pillerini,kuşdili çalan düdüğünü ve büyütecini koymuştu.
Anne demişti 'dağcı ayakkabılarımı giymem gerek,babamla öyle konuşmuştuk' 
Sarı montunu.

***

"Demir'i özledim anne" dediğinde biliyordum gerçekten özlem duyduğunu.
Yoksa dönüp dönüp bakar mıydı yol boyu,arabalarına.

***
Bir vadinin içinde kaybolmuştu o an zaman...
Akıp giden sular,
Esip geçen rüzgar ,
Ve geçip giden kuşlar gibiydi çocuklar..
Ah çocuklar...
Ne kalacaktı size bu zamandan ?
Elinize aldığınız dal parçasını yaptığınız mızrakları mı koyacaktınız kalbinizin bir köşesine ?
Güvercinlikleri mi ?
Süzülen doğanı mı ?
Batıp çıktığınız çamurlu yolları mı yoksa ?
Ayağı suya batan küçük Eylül Ada 'yı çıkarmak için yaptığım hamle ile başlayan gözyaşları mı akacaktı kalbinize ?
Yoksa çorabının tekini çıkarıp da tek çorabıyla kalan annenin çare arayan yanını mı saklayacaktınız hazine kutunuzda ?
Tandır böreğinin tadında mı kalacaktı bugün yaşadıklarınız ?
Tatlı bir helvada mı yoksa ?
O an'a geri döndüğünüzde gözleriniz buğulanacak mıydı?
Yoksa gülücüklerle mi hatırlanacaktı ?
Yeşil dar bir yoldan gittiğiniz zaman diliminde dönecek miydiniz bugününüze ?
Dönerseniz şayet ,Demir'in çakısını konuşacak mıydınız?

Ah çocuklar...
Ah çocuklar,hangi anılar kalıyor bizden size...

Bize kalan çocuklar,
sizden bize kalan; dolu dolu bir yürek...
dolu dolu bir yürek...


















KAYSERİ
29/04/2018

9 Nisan 2018 Pazartesi

AMSTERDAM,BİZ GELDİK



neden bu şarkı mı; çünkü bu bana amsterdamın hediyesiydi

Üzerinden iki yaz mevsimi geçti anılarımızın...
Yaşanmışlıklarımızın...
Zaman zaman dönüp geçmişe takılırım....
Fotograflara...
Kokulara...
Seslere...
Yazılarımı,mektuplarımı dönüp dönüp okurum...
İki yaz öncesine döndüm bugün büyük kızımla....
Elimize gecen bir albüm vesile oldu....
Yazmak,o anıları o anları unutmamak,ona da hatırat için yazmak istedim....
Üzerinden iki yaz geçti...
Sırt çantalarımızı sıkı sıkı kapatışımızın...
İçine bir avuç bulgur koyuşumuzun,tek göz elektrikli ocak...
Hani ilk gün bulamayız belki market manav deyip çok sevdiğim zeytinlerden de sokuşturmamızın....
Bir valize üç kişilk kıyafet katlayışımızın.
Çadırımızı dünyanın uzak bir bahçesine kuruşumuzun...

Ülkemde karmakarışık günler yaşanıyordu...
Nasıl unutulur....
Devlet memuru olmamdan ötürü yurt dışına çıkışlar için izin verilmiyordu...
Oysa biz hayallerimizi bir yıl öncesinden her anını nakış nakış işlemiştik...
Böyle olmamalıydı...
Artık umudumuzu kaybetmiştik,biletlerimizi geri iade edecektik o gün ki en azından maddi zarara uğramayalım...
Son kez il milli eğitime gittim umut işte...
Vee tamam dendi,sistemden sorgulayarak size geçerli belgeyi vereceğiz....
Nasıl sevinmiştik,Eylül Adacıgımla...
Hemen sevgili eşimi aramıştım...
O da iptal işlemi yapmak üzereyken....
Gidiyorduk evet...
Sırt çantalarımıza hayallerimizi sarıp sarmalayıp önce İstanbula sonra Amsterdam a gidiyorduk....

Sabahları çadırımızda Türk usulu zengin bir kahvaltı ardından gidebildiğimiz yere kadar...
Sokaklarını,çiçeklerini,köylerini,biskislet ışıklarını...
Mavisini yeşilini,alını morunu...
Ama en çok da insanlığını...
Kurabiyeyi anımsatan kocaman kocaman camlarla bezenmiş minicik evlerini,
daracık merdivenlerini..
Deniz kenarında otlayan stressiz benekli ineklerini,tebessüm eden keçilerini:)
Tarihi dokusunu kucaklayarak birlikte mutlulukla yaşadıkları dünyalarını...
Gerçek mi diye algılayamadığım tekerlek peynirlerini...
Şıkır şıkır kıyafetleriyle bisiklet sürüşlerini...
Parkları ve bahçelerini...
Pazarlarından kucak dolusu çiçeklerle dönen tonton teyzelerini,dedelerini...
Ve çok daha fazlasını...
Evet özlüyorum...
Ülkem için özlüyorum...
İçimde hep bir umut yeşertiyorum...



kamp alanımızdan...

Kamp alanımızdaki o muhteşem tomruklar..


                                                      Vincent Van Gogh Müzesi'ne gitmemek mi...
                                                                 KARSU ile karşılaşmak...