mızrak yapan çocuk
Evden çıkmadan hazırlamıştı çantasını.
Dürbününü arayıp bulamamıştı.
Telsizlerini, yedek pillerini,kuşdili çalan düdüğünü ve büyütecini koymuştu.
Anne demişti 'dağcı ayakkabılarımı giymem gerek,babamla öyle konuşmuştuk'
Sarı montunu.
***
"Demir'i özledim anne" dediğinde biliyordum gerçekten özlem duyduğunu.
Yoksa dönüp dönüp bakar mıydı yol boyu,arabalarına.
***
Bir vadinin içinde kaybolmuştu o an zaman...
Akıp giden sular,
Esip geçen rüzgar ,
Ve geçip giden kuşlar gibiydi çocuklar..
Ah çocuklar...
Ne kalacaktı size bu zamandan ?
Elinize aldığınız dal parçasını yaptığınız mızrakları mı koyacaktınız kalbinizin bir köşesine ?
Güvercinlikleri mi ?
Süzülen doğanı mı ?
Batıp çıktığınız çamurlu yolları mı yoksa ?
Ayağı suya batan küçük Eylül Ada 'yı çıkarmak için yaptığım hamle ile başlayan gözyaşları mı akacaktı kalbinize ?
Yoksa çorabının tekini çıkarıp da tek çorabıyla kalan annenin çare arayan yanını mı saklayacaktınız hazine kutunuzda ?
Tandır böreğinin tadında mı kalacaktı bugün yaşadıklarınız ?
Tatlı bir helvada mı yoksa ?
O an'a geri döndüğünüzde gözleriniz buğulanacak mıydı?
Yoksa gülücüklerle mi hatırlanacaktı ?
Yeşil dar bir yoldan gittiğiniz zaman diliminde dönecek miydiniz bugününüze ?
Dönerseniz şayet ,Demir'in çakısını konuşacak mıydınız?
Ah çocuklar...
Ah çocuklar,hangi anılar kalıyor bizden size...
Bize kalan çocuklar,
sizden bize kalan; dolu dolu bir yürek...
dolu dolu bir yürek...
KAYSERİ
29/04/2018