24 Aralık 2016 Cumartesi

GÜNE DAİR...







 dinle 

"Dağlara gidelim baba..."
"Orada yaşadıklarımızı çok seviyorum anne..."


sincapların,
ve saksağanların...
selamı var size;
kış günü sımsıcacık bir güneşin.
eski yıkık bir taş evin,
tenha  hafif  çamurlu bir yokuşun.
Karlı bir dağın eteklerinin...
sürüsüyle dolaşan çobanın...
yaprakları üzerinde kurumuş,büyülü ağaçların...
sıcak bir bardak limonlu ballı zencefilin,
yanında bir dilim kekin...
bir de kabuklu cevizin...
dört tekerlekli pembe bir bisikletin...
boyaların,
minik bir defterin...
orada öylece duran,bitip tükenmeyen zamanın...
sessizliğin içinde duyabileceğiniz sesinizin..
kendi halinde, 
sade ve alelade bir hayatın....





Arzu Bulut Yücel /24 ARALIK 2016, Kayseri



























2 Temmuz 2016 Cumartesi

KAMPA GİDELİM Mİ BABA ?

okurken tıkla dinle

24 HAZİRAN 2016 ,

1 anne, 1 baba, 1 çocuk ,
2 çok sevgili dost,
1 köpek ,
2 bisiklet 
Ve 2 minik çadır...
Aaaaa unutuyordum neredeyse 1 de teleskop :)
Meşakkatli ve bildiğimiz tatil konforundan çok uzaktadır kamp hali. 
Ancak bu zahmete rağmen çadır deneyimi bambaşkadır...
Yaşama halidir,nefes alma hali,dünyayı içine çekme halidir...
Öyle ki bu; kuş sesleri ile uyanma halidir mesela...
Yağmurun neredeyse başınıza düştüğü,ağaçların şarkısını dinleme halidir çoğu zaman...
Rüzgarın çadırınıza konuk olma halidir de aynı zamanda;şiddetini yahut naifliğini anında hissedersiniz. 
Bir tür hem içeride, hem dışarıda olma halidir çadırda kalmak. 
Tent deniyor ya çadıra ingilizcede tente gibi, söylenişi gibi hafif, incedir çadırın hissettirdikleri. 
Konforun, ritüelin, bildik ritminizin dışına çıktığınızdan zihin de sıralamasını kaybettiğinden duyularınız zaten bir parça daha açıktır. 

Bu yüzden açık tabiatta gibi hal çok daha derine nüfuz eder. 

Eğer  ışıklardan çok uzaklarda ise çadırınız ,önce bir çığlık duyulur gecenin karanlığında....
Yarab,gökyüzüne bak....!
Ve bir kez daha anılır Bedri Rahmi ;
" Yarab! Benim de içimde bu kadar ışık yansa
   Dünyalar benim olurdu.
   Senin en karanlık göklerinde salkım salkım yıldızların var
   Benim içimde insan ayağı değmemiş karanlıklar"
   
2 güzel dostunuz gökyüzünü avucunun içi gibi biliyorsa bir de...
Daha ne istenilebilir ki şu hayatta :)
Samanyolu, ayın o muhteşem yüzeyi,jüpiter ve bir anda belirip sonra kaybolan uydular öğreniverilir hemencecik :)

Zahmetlidir kamp hali...
Çadır kur, derle, toparla, kapları ilkel metotla yıka,yumurta pişirmek bile çok zahmetli lakin hem bizler ama en çok çocuklar için çok kıymetli kamp işi. 

Bakmak değil görmek, 
Duymak değil işitmek, sadece işitmek değil dinlemek, hissetmek, fark etmek, hayret etmek ve şükretmek getirisi..
Dahası her an İlahi soluğa maruz kalmak doğada ve çadırda olmak. 
Çocuklar için İrfan eğitimi nasıl, nerede diye düşünürdüm çok zaman ama sonra farkettim ki saf doğada olunca bu eğitim kendiliğinden akıyor adeta içerimize, bir tür download gibi.. 
Hele safi kalplere çok daha derin nüfuz ediyor vesselam...










   




fotograflardaki ineciklerin sütünü hüpletirken :)